DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, aday tanıtım toplantısında; “Dün, Meclis’imiz için gerçekten utanç verici bir gündü. Anayasa Mahkemesi’nin (AYM) iki kere verdiği karara rağmen, Hatay Milletvekili Can Atalay’ın milletvekilliği haksızca, hukuksuzca düşürüldü. Öyle bir konu ki Meclis Başkanı bile ortalarda yok. Bu işlere yatkın insanlar, şu anda ön planda. Ve bu kararla küçük ortağın rüyalarını süsleyen AYM’yi yok etme fikri gerçek oldu. Bu kararla hukuksuzluk Meclis tarafından tanınmış oldu. Kural koymak, hukuk normu yapmakla mükellef olan kurum, var olan bir Anayasa maddesine açıkça aykırı bir adım attı. Bu kararla bireysel güvencelerimizin en büyüklerinden biri olan AYM’ye bireysel başvuru hakkı ortadan kalkmış oldu. Milli irade, Anayasa dün yok sayıldı. 15 Temmuz gecesi Meclis’e bomba atanlar bunu başaramamıştı, ama bu iktidar başardı. Dün olanlar, anayasal düzene bir darbedir ve bu darbe de maalesef Meclis çatısı altında yapılmıştır” dedi.
DEVA Partisi, Genel Başkan Babacan’ın katılımıyla bugün Ankara’da ‘Belediye Başkan Adayları Tanıtım Toplantısı’ düzenledi. Toplantıda beldelerle birlikte 114 belediye başkan adayı kamuoyuna tanıtıldı. Anka’nın aktardığına göre Babacan, burada yaptığı konuşmada şunları söyledi:
“Büyük ve küçük ortak, dar ideolojilerini körpecik zihinlere işleme derdine düştü”
“İlk günden itibaren eğitim ve hukuk reformunun şart olduğunu söyledim. Biliyorsunuz, zamanında bu alanlarda çok önemli adımlar attık. ‘Önce insan’ dedik. Bireysel ve kolektif hakları Türkiye’de genişlettik. Vatandaşlarımızı fert fert, birey olarak güçlendirdik. Bunları, 2003’ten 2013’e kadarki 10 yıllık süre içerisinde yaptık. Ancak devamı gelmedi. Birileri hukuktan rahatsız oldu, sancılar başladı. Birileri kuralı, hukuku, Türkiye’nin güçlü kurumlarını kendisi için vesayet zannetmeye başladı. ‘Bu kurumlar, kurallar beni bağlıyor’ demeye başladı. İktidarın yargıya müdahaleleri arttı. Yargı içinde türlü türlü yapılanmalar, abuk subuk işler yapmaya başladılar. Eğitim denince zaten iktidarın aklına kendi ideolojisine uygun bireyler yetiştirmekten başka bir şey gelmiyor. Eğitimle ilgili güzel reformlar hazırladık, hiçbirisi yapılmadı. Büyük ortak da küçük ortak da kendi dar ideolojilerini körpecik zihinlere işleme derdine düştü. Eğitimmiş, bilgiymiş onlar için önemli değil. Onlar partili bireyler görmek istiyorlar. O arada ülke batmış mı, vatandaş nefessiz mi kalmış inanın, hiç umurlarında değil.
“Tek yetkiyi aldı, tüm istişare ve ortak akıl mekanizmalarını sildi attı”
2013’te, yani ekonominin zirve yaptığı yılda hukuk, eğitim demeye başlamışım. Milli gelirin tarihi zirveye ulaştığı yıl… Hâlâ o rakam yakalanamadı biliyorsunuz. Dolar daha 1 lira 80 kuruşken, enflasyon yüzde 7 iken, faiz yüzde 5 iken herkesi uyarmaya başlamışım. İlan ettiğimiz 2023 hedeflerine yani 2 trilyon dolarlık milli gelire, 500 milyon dolarlık ihracat hedefine ulaşmak için hukuk, eğitim şart demişim. İşlerin kötüye gideceğini görüp feryat etmeye başlamışım. 2015’te çok açık demişim ki ‘Tabii, günün birinde birileri gelip de maaşlara zam, arkasından enflasyon hepsini alıp götürsün. Öyle bir çizgi izlenmezse, bu akıllı politikalar devam ettikçe bu Türkiye’nin önemli bir kazanımıdır.’ O tarihten sonra işler hiç iyi gitmedi. Ama ne zaman ki 2018 geldi çattı, ne zaman ki partili cumhurbaşkanlığı sistemine geçildi işte asıl ondan sonra her şey tepetaklak oldu. Çünkü bir kişi tek imzayla karar almaya başladığı anda ne kurumların ne de kuralların, hukukun önemi kaldı. Tek yetkiyi aldı, tüm istişare ve ortak akıl mekanizmalarını da sildi attı.
“255 milyarı utanmadan Cumhuriyet tarihinin rekoru diye açıklıyorlar”
Rakamlar ortada: 10 yıl geçti. Milli gelir de ihracat da 2023 için hedeflenenin ancak yarısında kaldı. Bir de 2023 ihracatıyla ilgili Cumhurbaşkanlığı’ndan yapılan açıklamada diyor ki ‘2023’te ihracatımız bir önceki yıla göre yüzde 0,6 arttı -1 bile değil- ve Cumhuriyet tarihinin rekorunu kırdı.’ Ne Cumhuriyet tarihinin rekoru? Biz 500 milyar dolar hedef koymuştuk, üstelik bunu ihracatçılarla beraber koymuştuk. Unutturamazsınız, hepsi kayıtlarda. Zamanında Türkiye’nin zirve yılında, Türkiye İhracatçılar Meclisi ile beraber sektör sektör çalışarak 500 milyar dolar ihracat hedefini koyduk biz 2023 için. 255 milyarı Cumhuriyet tarihinin rekoru diye açıklıyorlar utanmadan. İşte, enflasyon durdurulamıyor, ülke gittikçe yoksullaşıyor. Bürokratların ülkeye hizmet etsin diye değil, kendisine hizmet etsin diye seçildiği bir dönem yaşıyoruz.
“85 milyonluk ülkede en yüksek gelire sahip olan 17 milyon, toplam gelirin yarısını alıyor”
Daha iki gün önce TÜİK, 2023 Yılına İlişkin Gelir Dağılımı İstatistikleri Bülteni’ni açıkladı. Kendilerinin açık açık ilan ettikleri tablo, gelir dağılımındaki adaletsizlik Türkiye’de hızla büyümeye devam ediyor. Gelir dağılımı, Gini katsayısı denilen bir gösterge üzerinden ölçülür. Bu gösterge sıfıra yaklaştıkça gelir dağılımı düzelir, bire yaklaştıkça gelir dağılımı bozulur. Açıkladıkları Gini katsayısı, 0,433. Bu rakam, gelir dağılımındaki bozukluğun son 20 yıldır en kötü noktaya ulaştığını bize gösteriyor. Yani, zenginle fakir arasındaki uçurum son 20 yılda hiçbir zaman bu kadar büyümemiş. Yayınlanan rakamlara göre, ülkemizde en yüksek gelire sahip olan yüzde 20, toplam gelirin yüzde 50’sini alıyor. Yani, 85 milyonluk ülkede en yüksek gelire sahip olan 17 milyon, toplam gelirin tam yarısını alıyor. En düşük gelire sahip olan yüzde 20’lik kesimse toplam gelirden sadece yüzde 6 alıyor. Şu uçuruma bakar mısınız?
“Türkiye’yi siyasette iki kutba hapsetmek isteyenler, ekonomide de iki kutbu oluşturmayı başardı”
Türkiye’yi siyasette iki kutba hapsetmek isteyenler, ekonomide de iki kutbu oluşturmayı başardı. Bunlar, orta sınıfı darmadağın ettiler, yok ettiler. Artık aynı ülkede yaşayan iki farklı coğrafyanın insanlarıyız. Sipariş verenler ve siparişi getirenler, story atanlar ve onları izleyenler, ev üstüne ev alanlar ve kiralarını ödeyemeyenler, senede birkaç kez araba yenileyenler ve belediye otobüsüne binerken hesap yapanlar, en lüks restoranlarda bir gecede iki aylık asgari ücret kadar hesap ödeyenler ve öğün atlayarak aç aç hayatta kalmaya çalışanlar… Maalesef ülkenin geldiği durum bu. Üniversite okuyup çalışarak, aylık maaşlardan artırarak birikim yapmak artık bir hayal. Ev almak, araba almak ülkemizin kahir ekseriyeti açısından artık bir hayal. Huzurla restoranda yemek yemek artık vatandaşlarımızın çoğu için bir hayal.
“Ülkenin MB’sini kukla tiyatrosuna çevirdiler”
Israrla ve inatla yanlış işler yaptılar. Her gün uyardık, ‘Yapmayın, yanlış yoldasınız’ dedik. politikalarda direttiniz. Israrla ve inatla hukuktan saptılar. Israrla ve inatla demokrasiyi yok ettiler. Gelir dağılımındaki bu berbat durum, sizin eseriniz Sayın Erdoğan. Bizim ekibimizle beraber ekonomi yönetiminin başında olduğum dönemde dirhem dirhem biriktirdiğimiz, vatandaşımızın alın terini, vergilerini çarçur eden sizsiniz. Size memleketin kasasını dolu teslim ettik, siz hepsini mirasyedi hayırsız evlat gibi har vurup harman savurdunuz. Merkez Bankası (MB) rezervini artırdık. MB’nin yedek akçelerini biriktirdik. 2018’den sonra birinci damat geldi, bir günde yılların birikmiş yedek akçesini sıfırladılar. Ertesi yıl biriken yedek akçeyi, yine sıfırladılar. Ülkenin MB’sini kukla tiyatrosuna çevirdiler. ‘Bu beni dinler’ diyor, hop göreve getiriyor. ‘Bu benim sözümü dinlemiyor’ diyor, hop görevden alıyor. Lafını dinleyen MB başkanları geldi de ne oldu? Bir zamanlar sürekli tek hanede gezen enflasyon, iki-üç haneye çıkmadı mı? Aradaki fark, Erdoğan farkı. Tek başına, tek imzayla MB’deki o kaliteli, birikimli ekibi tasfiye edip de emir kulu ekibi iş başına getirdiği anda enflasyon iki-üç haneye çıktı ve o gün bugündür de düşmüyor.
MB’nin faizi yüzde 7 buçukken MB’ye ‘Başkalarından mı talimat alıyorsunuz’ diye soran Erdoğan’a ben şimdi soruyorum: Acaba faizi yüzde 45’e çıkartırken siz kimden talimat aldınız? Kusura bakmayın ama bunun kukla tiyatrosuyla 85 milyonluk ülke fakirleşiyor.
“Dünya Yolsuzluk Endeksi’nde notumuz sürekli düşüyor”
Dün, Dünya Yolsuzluk Endeksi açıklandı. 2013’te 50’ymiş, 2023’te 34’e inmiş. Notumuz sürekli düşüyor. Bu notun düşmesi demek, yolsuzluk algımızın artması demek. Sayın Erdoğan, iyi bakın. Tüm bu gelir adaletsizliği, yoksulluk, hukuksuzluk, israf sizin eseriniz. Bize yoksulluğun, adaletsizliğin, haksızlığın resmini çizdiniz. Her gün yoksulluk intiharları haberlerini okumak yüreğimizi yakıyor. Vatandaşlarımız çöplerden ve pazarlardan artık gıda topluyor. Ülkede ucuz ekmek kuyrukları kilometreleri aşıyor, insanlar bu kuyruklarda utançla gözyaşı döküyor. Bu utancı milletimiz değil, bu iktidar yaşamalı ama yüzleri arsız. Temel gıdalar bile taneyle, gramla, çeyrek litreyle satılıyor. Et ve protein alınamıyor.
“Ülkemiz orta gelir tuzağının da gerisine asgari gelir tuzağına düştü”
Gelir dağılımı ve yoksulluktaki tablonun tek sebebi, haksız rant devşirmeye dayanan bu ekonomi modeli. Akıldan ve bilimden uzak, haksız gelir ve servet transferi yaratan ekonomi politikaları. Hak, hukuk, adalet ve demokrasiyi rafa kaldıran siyaset anlayışı ve tek kişinin iradesine dayanan yönetim sistemi, bu işin en önemli sebebi. İçinde bulunduğumuz durumun özeti bu. Hiçkimsenin bahsini dahi etmediği bir dönemde, 2013 yılında ben, orta gelir tuzağına dikkat çekmiştim. Bu ülkede bunu ilk gündeme getiren siyasetçi bendim. Üstelik muhalefet değil, iktidardayken gündeme getirdim. ‘Eğitimde gereğini yapmaz, hukukun üstünlüğünü ve demokrasiyi güçlendirmezsek orta gelir tuzağına takılırız’ demiştim. Maalesef bugün gelinen noktada, ülkemiz orta gelir tuzağının da gerisine asgari gelir tuzağına düştü. Asgari ücret, memlekette ortalama ücret haline geldi. Bu utanç da, ülkeyi bu hale düşürenlere dert olsun.
“Erdoğan herkesi yoksullukta eşitledi, biz eşit vatandaşlık derken bunu kast etmemiştik”
Bu bereketli topraklar bir yoksullar yurdu haline geldi. Bugün vatandaşlarımızın neredeyse tamamı ya aşırı yoksul ya çok yoksul ya orta yoksul ya az yoksul ya da yoksul. Yoksulluk çeşitlerinden beğeniyorsun hangi çeşit yoksul olduğunu şu anda. Gıda yoksulluğu, barınma yoksulluğu, enerji yoksulluğu, öğrenci yoksulluğu, çocuk yoksulluğu gibi kavramlar artık günlük hayatımıza girdi. Ve en ağır bir şekilde bu yoksulluk yaşanıyor. Sayın Erdoğan, herkesi yoksullukta eşitledi. Biz eşit vatandaşlık derken bunu kast etmemiştik ki. Demokrasiyi zayıflattı. Vatandaşı, bir lütuf gibi sundukları sosyal yardımlara bağımlı hale getirdi. Sosyal yardımlara bağlanan vatandaşlarımızı da kendisine bağlamaya kalkıyor.
“Dünkü anayasal düzene darbe, Meclis çatısı altında yapıldı”
Hep söylüyorum: Hukuk olmadan ekonomi olmaz. Dün, Meclis’imiz için gerçekten utanç verici bir gündü. Anayasa Mahkemesi’nin (AYM) iki kere verdiği karara rağmen, Hatay Milletvekili Can Atalay’ın milletvekilliği haksızca, hukuksuzca düşürüldü. Öyle bir konu ki Meclis Başkanı bile ortalarda yok. Bu işlere yatkın insanlar, şu anda ön planda. Ve bu kararla küçük ortağın rüyalarını süsleyen AYM’yi yok etme fikri gerçek oldu. Bu kararla hukuksuzluk Meclis tarafından tanınmış oldu. Kural koymak, hukuk normu yapmakla mükellef olan kurum, var olan bir Anayasa maddesine açıkça aykırı bir adım attı. Bu kararla bireysel güvencelerimizin en büyüklerinden biri olan AYM’ye bireysel başvuru hakkı ortadan kalkmış oldu. Milli irade, anayasa dün yok sayıldı. 15 Temmuz gecesi Meclis’e bomba atanlar bunu başaramamıştı, ama bu iktidar başardı. Dün olanlar, anayasal düzene bir darbedir ve bu darbe de maalesef Meclis çatısı altında yapılmıştır.
“Türkiye Cumhuriyeti bir hukuk devleti olmadan, ülkemiz için hiçbir hayalimiz gerçek olmayacak”
Çoğu farkında değil bunun. Meclis çatısı altında, dün olanlara sessiz kalan milletvekillerine seslenmek istiyorum: Bu hak hepinizin hakkıydı, korumanız gereken hukuk hepinizin hukukuydu. O bir kişinin 300 tane vekile ihtiyacı yok, zaten aklına geleni yapıyor. Biraz kendiniz olun. Senelerdir tekrar ediyorum; hukukun üstünlüğü egemen olmadan, Türkiye Cumhuriyeti bir hukuk devleti olmadan, ülkemiz için hiçbir hayalimiz gerçek olmayacak. İktidar, hukuk devletini yok edeli çok olmuştu. Şimdi artık bir kanun devleti bile değiliz. Gerçekten çok yazık. Özellikle gençlere seslenmek istiyorum: Endişeye mahal yok. Çünkü DEVA var artık. Çünkü bu ülkede sonuna kadar hak, hukuk, adalet, demokrasi diyecek bir siyasi parti var artık. Sonuna kadar mücadele edeceğiz, kim ne derse desin.
“85 milyon vatandaşının tüm verileri sağa sola saçılmış durumda”
Ne iktidar partisinden ne de muhalefet partilerinden daha gündeme getirilmeyen fakat çok önemli bir hırsızlık olayından bahsetmek istiyorum. 85 milyonluk ülkenin 85 milyon vatandaşının tüm verileri, vatandaşlarımız hakkındaki tüm bilgiler sağa sola saçılmış durumda. 85 milyonun telefon numarasından tutun, TC kimlik numarasına kadar; sağlık bilgilerinden Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) bilgilerine kadar; devletin korumakla yükümlü olduğu adres kaydından soy ağacı bilgisine kadar, tüm ama tüm bilgiler internete sızdırılmış. Çok basit bir araştırmayla kimi zaman ücretsiz, kimi zaman birkaç yüz lira karşılığında bütün vatandaşlarımızın her türlü bilgisine artık ulaşılıyor. Dolandırıcılar bayram ediyor. Sosyal medya, mağdur vatandaşlarımızın isyanıyla dolu.
Bütün bunlar olurken hükümet uyuyor ve tek bir açıklama dahi yok. Tek bir önlem yok. İstanbul Milletvekilimiz Mustafa Yeneroğlu, bu konuda iki kez soru önergesi verdi. Adalet Bakanına sorular yöneltti. Adalet Bakanı zahmet edip cevap vermedi. Çünkü bakanların hepsi kendini sadece külliyeye karşı sorumlu hissediyor. Vatandaşmış, siyasi partilermiş; umurlarında değil. Ben, öyle kukla oyununa dönmüş kabine üyelerine sormayacağım. Tek kişi değil mi sorumlu olan, tek yetkili değil mi? Hepimize bunun cevabını vermesi gereken o kişi.
Sayın Erdoğan; 85 milyonun tüm bilgilerinin sızdırılmasıyla ilgili siz hükûmet olarak bugüne kadar ne yaptınız? Herhangi bir soruşturma başlattınız mı? Sorumlular aranıyor mu? Vatandaşlarımızın bilgilerinin yer aldığı internet sitelerine erişim engelini sağlamak için, bu bilgilerin silinmesi için bir girişimde bulundunuz mu? Bilgileri sızdırıldığı için vatandaşlarımıza yönelik işlenen suçlarla ilgili ne yapmaktasınız? Sağlık verilerimizden aile bilgilerimize tüm bilgilerimiz dolandırıcılığa açık hâldeyken hükûmet olarak ne yapmayı düşünüyorsunuz? Veri sızıntısının derhal engellenmesi için uzmanlar görevlendirdiniz mi? Yaşanan güvenlik açığının sebebi ve sorumlularının tespiti için bütün devlet kurumlarında kapsamlı bir denetim başlattı mı?
Belediye başkan adayları tanıtıldı
DEVA Partisi’nin açıkladığı il ve ilçe belediye başkan adaylarının isimleri şöyle:
“Afyonkarahisar-Şuhut, Basri Er. Aksaray, Ramazan Asal. Ankara-Çamlıdere, Mert Yigit Doğanay. Ankara-Polatlı,Sadık Serhat Uğurlu. Ankara-Pursaklar, Bülent Koca. Antalya-Akseki, Mustafa Benk. Antalya-Elmalı, Onur Taş. Antalya-Finike, Mehmet Selçuk Sazak. Antalya-Konyaaltı, Şafak Çelik. Antalya-Kumluca, Veysel Akın. Ardahan-Göle, Fikret Küpeli. Balıkesir-Havran, Cem Onuk. Balıkesir-İvrindi, Ajda Nayman. Balıkesir-Manyas, Mahmut Karakış. Bartın-Amasra, Ali Yıldırım. Bilecik-Osmaneli, Gökhan Kocaman. Bilecik-Pazaryeri, Filiz Özsakçı. Bingöl, Mesut Günaydın. Bingöl-Solhan, Halis Genç. Bingöl-Karlıova, İlyas Bingöl. Bolu, Nadir Gürkan Yetkin. Bursa-Kestel, Yasemin Bahar. Bursa-Mustafa Kemal Paşa, Özlem Bayraktar. Bursa-Yıldırım, Ferhat Yıldırım. Çanakkale, Davut Gazi Benli. Çanakkale-Eceabat, İsmail Yıldız. Çorum, Yunus Emre Özdemir. Diyarbakır-Bismil, Şükrü Merdanoğlu. Diyarbakır-Çınar, Mehmet Mustafa Doğan. Denizli-Acıpayam, Ömer Yetiş. Denizli-Buldan, Sultan Özsoy. Elazığ-Yazıkonak, Cihan Çiçek. Eskişehir-Beylikova, Sertal Özuçuk. Eskişehir-Mahmudiye, Sabriye Elbastı Delican. Gaziantep-Karkamış, Oruç Fatih Erbilici. Gaziantep-Nurdağı, Rukiye Kılıçkıran. Gaziantep-Nizip, Erol Ongur. Giresun-Bulancak, Bilal Artul. Hatay-Antakya, Uğur Çakılı. Hatay-Hassa, Hasan Şimşek. Hatay-Arsuz, İlker Köybaşı. Isparta, Tuna Tokuç. İstanbul-Arnavutköy, Fatih Karabalık. İstanbul-Ataşehir, Necati Ali Çetinkol. İstanbul-Beykoz,Şenol Korkmaz. İstanbul-Beylikdüzü, Cembirtürk Avşar. İstanbul-Esenyurt, Ali Emrah Gürbüz. İstanbul-Eyüp Sultan, Rasih Muhammet Danış. İstanbul-Kadıköy, Esin Aydemir. İstanbul-Maltepe, Kubilay Sevencan. İstanbul-Sultangazi, Sancar Öztürk. İstanbul-Üsküdar, Hande Mutlu. İzmir-Aliağa, Emre Kaya. İzmir-Balçova, Burcu Muzaffer Yereli. İzmir-Bayraklı, Refik Hakan Tufan. İzmir-Buca, Aybar Uygur. İzmir-Dikili, Ayşegül Pabuşçu. İzmir-Foça, Mustafa Ersan Çalışır. İzmir-Gaziemir, Kemal Gökalp Akpir. İzmir-Konak, Ali Rıza Uygur. İzmir-Ödemiş, Cansu Ağartan. İzmir-Urla, Gökhan Çetin. Kahramanmaraş-Nurhak, Hüseyin Tank. Kahramanmaraş-Elbistan, Muhammed Şahin. Kahramanmaraş-Türkoğlu, Kazım Kuncan. Kars-Digor, Erkan Özyümlü. Kayseri-Melikgazi, Mehmet Ankaralıoğlu. Kayseri-Sarıoğlan, Hidayet Soylu. Kırklareli-Lüleburgaz, Serhat Özer Paksoy. Kilis-Musabeyli, Özgür Ay. Kilis-Polateli, Özgür Polat. Kocaeli-Darıca, Muhammet Ali Ünsür. Kocaeli-Dilovası, Ali Çelik. Kocaeli-Gebze, Mikail İzgi. Kocaeli-İzmit, Ercan Aktan. Kocaeli-Kandıra, Kadir Özdemir. Kocaeli-Körfez, Orhan Bozkurt. Konya-Altınekin, Serdar Deveci. Konya-Selçuklu, Mehmet Sumak. Kütahya, Recep Gerçek. Manisa-Salihli, Metin Sepetçi. Manisa-Şehzadeler, Emrah Ünlü. Manisa-Turgutlu, Mehmet Can. Mardin-Derik, İzzettin Rutan. Mardin-Nusaybin, Mehmet Yıldırım. Mersin-Çamlı Yayla, Torun Caner Çakmak. Muğla-Büyükşehir, Muhsin Erdem. Mugla-Marmaris, Nazım Çelik. Mugla-Menteşe, Serkan Özçelik. Nevşehir, Fatma Altuntaş. Ordu-Altınordu, Ayhan Angın. Ordu-Çamaş, Berat Ay. Rize, Pınar Kuk. Samsun-Atakum, Erol Taşkara. Samsun-Bafra, Erdinç Çağlar. Sakarya- Arifiye, Selen Özyıldırım. Sakarya-Büyükşehir, Mehmet Erdoğan. Sakarya-Adapazarı, Ercan Başnuh. Sakarya-Erenler, Sedat Aslanboğa. Sakarya-Hendek, Bilal Emre Taşkın. Sakarya-Kaynarca, Önal Özturhan. Sakarya-Söğütlü, Murat Aktürk. Sivas, Serdar İnce. Tekirdağ-Çerkezköy, Yunus Kara. Trabzon-Araklı, Lokman Uzun. Yozgat, Asım Çelikel. Yozgat-Şefaatli, Mahmut Ertuğrul. Zonguldak, Mustafa Çınar. Zonguldak-Kozlu, Fatih Keleş. Zonguldak-Kilimli, Özer Kefeli.”